Türkçe Kaç Yıllık Bir Dildir?
Hadi biraz cesur olalım ve Türkçe’yi masaya yatırıp, geçmişini ve bugünü hakkında konuşalım. Genellikle dilimiz, milliyetçi duygularla yüceltildiğinde “Türkçe, çok eski bir dil, binlerce yıl geçmişi var!” diye övülür. Ama işin aslına bakınca, bu “yüce” dilin ne kadar eski olduğunu, ne kadar köklü bir geçmişi olduğunu sorgulamak gerek. Herkesin bu konuda farklı bir görüşü olabilir ama ben size bir şey diyeyim mi? Türkçe’yi yaşadığımız dilin bugünkü haline bakarak sorgulamak, bizi biraz daha gerçekçi yapacak. O yüzden gelin, “Türkçe kaç yıllık bir dildir?” sorusunu hem güçlü hem de zayıf yönleriyle ele alalım.
Türkçe’nin Güçlü Yanları
Türkçe, gerçekten etkileyici bir dil. Özellikle dilin yapısı, eklemeli bir dil olması sebebiyle bambaşka bir mantıkla çalışıyor. Cümleyi kurarken kelimeleri birleştirme şekli, kelime köklerinin üzerine ekler ekleyerek anlamı değiştirme yeteneği Türkçe’yi diğer dillerden ayıran en belirgin özelliklerden biri. Mesela, “kalkabilmek” diye bir kelime düşünün; hem “kalkmak” hem de “yapabilmek” fiilleri birleşmiş. Yani kelimeleri bir araya getirmek, dildeki anlam çeşitliliği ve derinliği gerçekten çok etkileyici.
Bir diğer güçlü yönü de dilin zenginliği. Türkçe’de o kadar fazla deyim ve atasözü var ki, bazen insan hangi birini kullanacağını şaşırıyor. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” mesela… Klasik, herkesin bildiği bir atasözü ama ne kadar anlamlı! Bu tür sözler, dilin tarihinden gelen ve halkın birikimini taşıyan çok güçlü bir kültürel miras. Yani, sadece konuştuğumuz değil, bir araya getirdiğimiz her kelime aslında geçmişin izlerini taşıyor.
Türkçe’nin Zayıf Yanları
Ancak ne kadar övsek de Türkçe’nin bazı zayıf yönleri de yok değil. Şimdi, biraz cesur olalım ve bu taraflarını da eleştirelim. Öncelikle, Türkçe’deki bazı kuralların ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu kabul etmek gerek. Mesela, eklerin düzgün bir şekilde yerleştirilmesi, bazen hiç mantıklı olmuyor. “Gitmiştim”, “gitmemiştim”, “gitmişim” gibi sözcükler, kulağa oldukça karmaşık geliyor, değil mi? Hangi zamanda olduğumuzu anlamak için neredeyse bir cümle kurmamız gerekebilir. Eklemeli bir dil olmak güzel, ama bazen Türkçe’deki bu ekler, dilin anlaşılabilirliğini zorlaştırabiliyor.
Ve tabii ki, her dilin bir de karmaşık yazım kuralları vardır. Türkçe’de, doğru yazım için çok fazla kural var ve çoğu insan bu kurallara göre yazarken zorlanıyor. Bir yandan “ç” ile “c”yi ayırt etmek, diğer yandan “-mi”nin yerini bilmek zorlayıcı olabiliyor. Bir de şu noktalama işaretlerinin yeri yok mu? Türkçe’nin bu kuralları, bazen hiç bitmeyen bir sınav gibi hissedilebiliyor.
Türkçe’nin Geçmişi: Gerçekten Ne Kadar Eski?
Şimdi gelelim asıl soruya: Türkçe gerçekten ne kadar eski bir dil? Tabii ki bu, oldukça tartışmalı bir konu. Bazılarına göre, Türkçe’nin kökeni Orta Asya’ya dayanıyor, yani 1000’lerce yıl öncesine. Bazı araştırmacılar ise, Türkçe’nin Orta Asya’dan Anadolu’ya geçişinin 11. yüzyılda olduğunu ve Anadolu’da gelişmeye başladığını savunuyorlar. Ama bir şey net: Türkçe, diğer diller gibi, sürekli evrim geçirerek gelişen bir dil. Yani, o eski Orta Asya Türkçesi ile bugün kullandığımız Türkçe arasında oldukça farklar var.
Türkçe’nin geçmişi, özellikle Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki dil evrimiyle daha da karmaşık bir hâl alıyor. Osmanlıca, Arapça ve Farsçadan birçok kelime almışken, Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan dil reformu ile çok ciddi bir temizlik yapıldı ve bu da Türkçe’nin modern halini oluşturdu. Dil devrimi ile birlikte, “yabancı” kelimeler atılmaya çalışıldı ve daha “Türkçe” kelimeler kullanılmaya başlandı. Ama bir noktada, bu dil devriminin bir gereklilik olup olmadığı bile sorgulanabilir. Bazen sanki dilin üzerine fazla oynamışız gibi hissediyorum; dilin doğal evrimini bozmuşuz.
Peki, Türkçe’nin Geleceği Ne Olacak?
Türkçe’nin geleceği, bana kalırsa biraz belirsiz. Şu anda İngilizce’nin globalleşen dünyada etkisi her geçen gün artıyor ve Türkçe, genç nesil arasında İngilizce kelimelerle oldukça karışık bir hâl alıyor. Hepimiz sosyal medyada, “Like at”, “Follow et”, “Tweetle” gibi kelimelerle sürekli haşır neşiriz. Bunun Türkçe’yi nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek ama ne kadar korunursa korunsun, dilin evrimi durmaz. Öte yandan, dilin bu şekilde globalleşmesi, kültürümüzü ve dilimizi ne kadar koruyabileceğimizi de sorgulatıyor. Bu konuda bir dengeyi tutturmak oldukça zor gibi görünüyor.
Sonuçta, Türkçe hem güçlü hem de zayıf yönleri olan bir dil. Binlerce yıl süren bir evrim, onu son derece derin ve zengin bir dil hâline getirmiş. Ama aynı zamanda bazen karmaşık ve anlaşılması zor bir dil haline de gelmiş. Bu soruyu kendimize sormaktan alıkoyamayacağız: Türkçe’yi gerçekten koruyacak mıyız, yoksa zamanla diğer dillerin etkisine mi bırakacağız? Ve, sonunda bu kadar güzel ve anlamlı bir dil, zamanla nereye evrilecek?