Nankör İnsan Kime Denir? Bakış Açılarının Çarpıştığı Bir Yolculuk
Hayatta bazı kavramlar vardır ki, herkesin dilinde aynı kelimeyle anılır ama tanımı kişiden kişiye değişir. İşte onlardan biri de “nankör insan.” Kimine göre verdiğiniz iyiliği unutan, kimine göre ise elindekilerin değerini bilmeyen kişidir. Ben de bu yazıda farklı yaklaşımları karşılaştırmayı seven biri olarak konuyu hem erkeklerin veri ve objektif bakışıyla hem de kadınların duygusal ve toplumsal etkiler üzerinden değerlendiren gözleriyle ele almak istiyorum. Belki de en güzel tanım, bu iki uç arasında bir yerde saklıdır.
Erkekler: Veri Odaklı Tanımlar
Erkekler için “nankör insan” tanımı çoğu zaman ölçülebilir verilerle desteklenir. Onlara göre, örneğin size 10 iyilik yapıp karşılığında bir “teşekkür” bile almıyorsanız, karşınızdaki kişi nankörlük ediyor demektir. Matematiksel bir denklem gibi: “Verilen emek – alınan karşılık = nankörlük oranı.” Hatta bazıları bu durumu Excel tablosuna bile dökebilir: “Ayşe’ye üç kez yardım ettim, hiç karşılık vermedi. Nankörlük yüzdesi: %100.”
Kadınlar: Duygusal ve Toplumsal Etkiler
Kadınlar için nankörlük biraz daha geniş bir anlam taşır. Onlar olaya sadece “teşekkür edilip edilmemesi” açısından bakmaz. Daha çok, bir insanın ilişkilerdeki samimiyetini, toplumsal bağlara verdiği değeri ve duygusal farkındalığını ön plana çıkarırlar. Mesela, bir kadına göre nankör insan, sadece “teşekkür etmeyen” değil; aynı zamanda dostluğun, emeğin ve fedakârlığın kıymetini bilmeyendir. Onlara göre nankörlük, bir kalp kırıklığıdır; karşılıksız bırakılan duyguların adıdır.
Objektiflik ve Duygusallığın Çatışması
Bir düşünün: Erkek diyor ki, “Benim emeğim sayılarla ortada, karşılığını almadım; o halde nankör.” Kadın ise, “Ama mesele sadece rakam değil, bu kişinin davranışları toplumda nasıl yankı buluyor, nasıl bir duygusal boşluk yaratıyor?” diyor. İşte tam burada tartışma derinleşiyor. Aslında bu iki yaklaşımın çarpışması bize daha bütünlüklü bir bakış açısı kazandırıyor.
Nankörlüğün Günlük Hayattaki Yansımaları
Nankörlük sadece bireysel ilişkilerde değil, iş hayatında, aile ortamında, hatta toplumun genel yapısında bile kendini gösterir. İşyerinde emeğinizin görülmemesi, aile içinde fedakârlıkların karşılıksız kalması ya da toplumda yapılan iyiliklerin unutulması… Hepsi farklı türden nankörlük örnekleridir. Burada erkekler bu durumun verimliliği nasıl düşürdüğüne dikkat çekerken, kadınlar ise insanların duygusal olarak nasıl kırıldığını vurgular.
Mizahi Bir Pencere
Tabii nankörlüğü konuşurken biraz da gülümsemek lazım. Mesela, nankör insan bazen şu şekilde tanımlanabilir: “Sen ona ev yaparsın, o gelir balkonun fayanslarını beğenmez.” Ya da: “Çayın içine üç şeker atarsın, o hâlâ ‘Niye dört değil?’ diye sorar.” Bazen de “kibarlık” adı altında yapılan ince hareketlerin bile görmezden gelinmesidir. Ve işin ironik tarafı, çoğu zaman nankörlük yapan kişi bunun farkında bile değildir.
Okuyuculara Sorular
Peki sizce nankör insan kime denir? Erkeklerin yaptığı gibi matematiksel ve net kriterlerle mi tanımlarsınız, yoksa kadınların bakış açısındaki gibi duygusal ve toplumsal etkiler üzerinden mi değerlendirirsiniz? Yoksa siz bu ikisini harmanlayan üçüncü bir yol mu bulursunuz? Yorumlarda kendi fikirlerinizi paylaşın; kim bilir, belki de hep birlikte nankörlüğün en net tanımını çıkarırız.